
Maradona: Uğurlu Hayal
Diego Maradona, kuşkusuz bir şekilde gelmiş geçmiş en iyi futbolculardan biri olarak kabul edilir. 1986 Dünya Kupası‘ndaki futbolunun zirvesinden ve İtalya’da Napoli’de geçirdiği zamanlara, uyuşturucu bağımlılığı ve sağlık sorunlarıyla boğuştuğu en kötü zamanlarına kadar hayatını mercek altına alan sayısız belgesel ve kitap var. Amazon Prime Video tarafından izleyicilerin beğenisine sunulan Maradona: Blessed Dream (Maradona: Uğurlu Hayal), efsaneleşmiş sol ayaklı oyun kurucunun ani yükselişini ve sonrasında sevenlerine yaşattığı hayal kırıklıklarını detaylı olarak anlatıyor.
Seri, Cebollitas, Argentinos, Boca Juniors ve Barcelona’daki kariyeri boyunca oynadığı önemli kulüplere odaklanacak şekilde beş ayrı bölümden oluşuyor. Şaşırtıcı bir şekilde belgeselde, İtalya Serie A takımı Napoli için oynayarak geçirdiği futbol hayatının Avrupa’daki en başarılı yıllarına değinilmemiş. Açılış bölümü, Maradona’nın yoksul bir kasabada geçen çocukluk yıllarına benzersiz bir bakış açısı sunuyor. Arjantin’in o zamanki sosyo-ekonomik krizi, özenle hazırlanmış çerçeveler ve görseller aracılığıyla incelikle anlatılıyor. Maradona’nın erken yaşamı ve profesyonel olma yolundaki ilk adımları bu bölümde ele alınmış.

Belgeselin yapımcıları o zamanlar Arjantin’in içinde bulunduğu siyasi kargaşayı vurgulamak için ciddi bir çaba gösteriyorlar. Juan Perón’un ölümü, ordu ile Perón’un karısı ve eski Başkan Yardımcısı Isabel Perón arasında bir güç mücadelesine dönüşmüştü. Ortaya çıkan askeri darbe, ordunun ülkenin kontrolünü ele geçirmesiyle sonuçlandı. Belgeselde, Arjantin’de düzenlenen ve sonunda Arjantin tarafından kazanılan 1978 Dünya Kupası’nın, Jorge Rafael Videla’nın ordusunun sivillere karşı savaş açtığı ve tahmini 30.000 kişinin öldürüldüğü dehşet verici olayların bastırılması için kullanılan bir meta olduğu ileri sürülüyor.
Dizinin politik yönü bir dereceye kadar bilgilendirici olsa da, genel anlatı ile hikaye sorunsuz bir şekilde uyum sağlayamıyor. Maradona’nın siyasi bağlılığına yapılan vurgu haklı, ancak tutarlı bir senaryonun olmaması belgeselin istediği etkiyi verememesine neden oluyor. Ancak Maradona’nın pek çok kusurunun yanı sıra tabii ki saha içinde ve dışında yaptığı olağanüstü işleri de vurgulamayı başarıyor. Ebeveynleri, kardeşleri, arkadaşları, kızları, eski karısı Claudia ve hayatındaki birkaç kadınla olan ilişkilerini, dramatize ederek izleyicilere aktarıyor.

Belgesel her ne kadar tutarlılık ve vurgulayıcılık yönünden eksik olsa da, farklı dönemlerin havasını son derece iyi yansıtan set tasarımı ve görüntü estetiği konusunda oldukça başarılı. Ayrıca futbolseverler, Maradona’nın İspanyol devi Barcelona ile geçirdiği zamanların arşiv görüntülerini ve dönemin dramatize edilmiş olaylarının anlatılış biçimini de epey bir beğenebilirler.